Çin, uzun yıllar boyunca dünya ekonomisinin lokomotifi olarak kabul edildi. Ancak son dönemde açıklanan ekonomik veriler, bu dev ülkenin beklenmedik bir krizle karşı karşıya olduğunu ortaya koyuyor. Uzmanlar, mevcut koşulların Çin ekonomisini büyük bir tehlikeye sürüklediğini ve olası bir ekonomik çöküşün, sadece Çin’i değil, tüm dünya ekonomisini etkileyebileceğini belirtiyor. Peki, Çin ekonomisindeki bu zorlukların arkasında ne yatıyor?
Son aylarda, Çin ekonomisinde yaşanan canlanmanın yerini düşüş alıyor. İmalat sanayisine dair PMI (Piyasa Satın Alma Yöneticisi Endeksi) verileri, negatif bir seyir izleyerek 50 seviyesinin altına düştü. Bu durum, ekonomik faaliyetlerde ciddi bir yavaşlama olduğunu gösteriyor. Aynı zamanda, konut sektörü de büyük bir krizle karşı karşıya. İpotekli kredilerin geri dönüşleri azalmışken, inşaat projeleri durma noktasına geldi. Ülkenin en büyük inşaat firmalarından biri olan Evergrande'nin yaşadığı likidite sıkıntısı, sektördeki belirsizliği artırarak geniş çaplı bir krizin habercisi oldu.
Çin ekonomisindeki olumsuz gelişmeler, sadece iç dinamiklerle sınırlı kalmayacak. Küresel tedarik zincirlerinin büyük ölçüde Çin’e bağlı olması, bu krizden etkilenecek birçok ülkenin olacağı anlamına geliyor. Özellikle Asya-Pasifik bölgesinde, Çin ile ticari ilişkileri bulunan ülkeler, ekonomik daralmanın olumsuz etkilerinden kaçamayacak. Bunun yanı sıra, AB ve ABD gibi büyük ekonomik güçler de, Çin’deki bu durgunluğun ekonomik büyüme oranlarını olumsuz etkilemesi ihtimali ile karşı karşıya kalacak. Ticaret savaşı, gıda güvenliği sorunları ve hammadde fiyatlarındaki dalgalanmalar, dünya genelinde ekonomik istikrarsızlığa yol açabilir.
Uzmanlar, COVID-19 sonrası toparlanma sürecinde, Çin yönetiminin yanlış politikalar izlemesinin de bu durumu tetiklediğini belirtiyor. Hükümetin uyguladığı sıkı pandemi önlemleri ve sonrasında gelen piyasa müdahaleleri, ekonominin doğal dengesini sarsarak uzun vadeli büyüme hedeflerini tehlikeye attı. Bununla birlikte, yüksek genç işsizlik oranları, tüketim harcamalarının düşmesine neden olarak büyüme beklentilerini daha da olumsuz etkiliyor.
Çin ekonomisinde yaşanan bu çalkantılar, aynı zamanda siyasi istikrarsızlıkları da beraberinde getirebilir. Ekonomik zorluklar, halk arasında huzursuzluk yaratma potansiyeline sahipken, bu durumun yönetim üzerinde yarattığı baskılar, hükümetin geleceği açısından kritik bir eşik olarak öne çıkıyor. Sonuç olarak, eğer acil önlemler alınmazsa, Çin’in sürekli büyümekte olan ekonomisi, bir anda duraksayabilir. Bu ise global ekonomide daha geniş çaplı etkiler doğuracak bir domino etkisi yaratabilir.
Sonuç olarak, Çin ekonomisinin uçurumdan yuvarlanma riski, hem iç dinamiklerden hem de küresel faktörlerden kaynaklanan çeşitli etkenlerle birleşiyor. Bu durum, dünya ekonomisini derinden etkileme potansiyeline sahip. Önümüzdeki aylarda, siyasetin ve ekonominin nasıl şekilleneceği, tüm dünya için önem taşıyor. Zira, Çin’in ekonomik geleceği, dünya genelindeki birçok ülkenin ekonomik istikrarı ile yakından bağlantılıdır.