Geleneksel mesleklerin kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu günümüzde, büyük bir tutkuyla mesleğini sürdüren bir usta dikkat çekiyor. 60 yılı aşkın süredir dede yadigarı işiyle uğraşan bu usta, hem geçmişini yaşatmayı hem de genç nesillere bu sanat dalını aktarmayı hedefliyor. Sürekliliği ve özverisi ile öne çıkan bu kişi, geleneksel mesleği sadece bir iş olarak değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi olarak görüyor. Günümüz hızlı tüketim kültüründe yer alan 'hızlı ve çabuk' anlayışının tam zıttı olan bu meslek, adeta zamana meydan okuyor.
Her ne kadar gelişen teknoloji ve modern yaşam tarzı geleneksel mesleklerin yerini alsa da, bu meslekler tarih boyunca kültürel mirasın taşıyıcısı olmuştur. Aileden gelen bilgiler, el becerileri ve ustaların hayat hikayeleri, bu mesleklerin değerini artıran unsurlar. Özellikle bu usta gibi dede yadigarı olarak devralınan ve yıllardır titizlikle sürdürülen meslekler, hem toplumda hem de kültürel düzlemde büyük bir anlam taşıyor. Bu tür meslekler, geçmişe dair bağları korumakla kalmayıp, aynı zamanda gelecek nesillere de önemli bir miras bırakıyor. Geleneklerin yaşatılması ve aktarılması açısından son derece kıymetli bir rol oynuyor.
Usta, kendi işiyle ilgili olarak sadece geçmişten bugüne bir köprü kurmadığını, aynı zamanda bu meslekle ilgili farkındalık yaratmak için de çeşitli girişimlerde bulunduğunu belirtiyor. Eğitim spiralleri, atölye çalışmaları ve sergilerle gençlerin ilgisini çekmeyi amaçlıyor. Yaşlı ustaların tecrübelerinin genç kuşaklara aktarılması, bu mesleğin geleceği için büyük önem taşıyor. Usta, aynı zamanda modern dünyanın zorlukları karşısında geleneksel mesleklerin nasıl ayakta kalabileceği konusunda düşüncelerini paylaşırken, 'Geleneksel mesleğin kökten yok olmasına izin vermemeliyiz. Dünyada birçok şey değişiyor, fakat bunların yanında geleneksel olanı korumak da bir o kadar önemli.' diyerek bu mesleğin değerini vurguluyor.
Dede yadigarı işini sürdürerek, geçmişe olan bağlılığını ve buradan aldığı ilhamla geleceği inşa etmenin mutluluğunu yaşayan usta, genç nesillerin bu sanata ilgi göstermeleri ve öğrenmeleri için her türlü imkanı sunmaya hazır. 'Sadece bir meslek değil, yaşam biçimidir bu. Herkesin bunu anlamasını hedefliyorum' diyor. Aslında, onun hikayesi sadece kendi hayatı değil; benzer şekilde bu mesleği sürdüren diğer ustaların da hikayelerinin birleşimi. Bu durum, gerçek anlamda kültürel mirasın ve ustalık bilgisinin aktarılmasının önemini ortaya koyuyor.
Sonuç olarak, dede yadigarı bu geleneksel mesleği 60 yıldır sürdüren bu ustanın hikayesi, derin bir bağlılığın ve tutkunun sembolü olarak öne çıkıyor. Kendisinin yanı sıra, birlikte çalışan tüm ustalar için de ilham kaynağı oluyor. Geçmişten gelen bu bilgi ve becerilerin gelecek nesillere aktarılması, toplumun kültürel mirasının yeniden yeşermesine olanak tanıyacaktır. Günümüzde kaybolmaya yüz tutan geleneksel mesleklerin son ustası olarak, onun azmi ve kararlılığı, birçok kişi için örnek teşkil ediyor. Bu tür geleneksel mesleklerin onun gibi tutkuyla yürütülen el işçiliği ile hayatta kalması ve yaşatılması, toplumların kültürel zenginliğini artıracak ve nesiller boyu devam ettirilecektir.