Son yıllarda şehir hayatının getirdiği yoğun stres ve rekabet, birçok insanı alternatif yaşam alanları aramaya yönlendirdi. Bu durumu fırsata dönüştüren Yasin Öztürk, masa başı işini bırakarak memleketi olan köyüne döner. Yasin’in hikayesi, şehir hayatının olağan akışında kaybolan bir bireyin doğal yaşamın sunduğu fırsatlarla nasıl yeniden dirildiğini gösteriyor.
Yasin, yıllarca bir şirkette çalıştıktan sonra, rekabetin yoğun olduğu iş hayatını geride bırakmak için cesur bir adım attı. Kentin karmaşasından uzaklaşarak doğayla baş başa kalmak için köyüne dönen Yasin, bu dönüşümle birlikte kendine yeni bir amaç buldu: Tarım yapmak. Şehirde geçirdiği yıllar boyunca, doğal beslenmenin ve organik ürünlerin önemini kavrayan genç girişimci, köyde çeşitli sebze ve meyve yetiştirmeye karar verdi.
Koyun, inek, tavuk derken hayvancılığa da el atan Yasin, en büyük hedefi olan organik tarıma yöneldi. İlk olarak, toprağın verimini artırmak ve sağlıklı ürünler elde etmek için doğal yöntemler araştırdı. Bitkilerin sağlıklı büyümesi adına organik gübreler kullanmaya başladı ve kimyasal ilaçlardan tamamen uzak durdu. Yasin, ‘Bu topraklar bize her şeyi sunabiliyor, yeter ki ona iyi bakalım’ diyor. Bu felsefeyle toprağına sahip çıkan Yasin, her geçen gün büyüyen bir tarım hayali peşinde koşmaya başladı. İlkbahar ile birlikte ekilen sebze ve meyveler, yaz boyunca sulandı ve bakımları yapıldı.
Kendi ürünlerini yetiştiren Yasin, bu süreçte sadece kendisine değil, çevresindekilere de fayda sağlamayı düşündü. Başlangıçta ailesine ve komşularına verdiği ürünlerin ardından, yerel pazarlar ve sosyal medya üzerinden satış yapmaya karar verdi. “Doğallığın tercihi oldukça arttı. İnsanlar, ne yediklerinin bilincinde olmaya başladı ve bu da bizim gibi üreticilere olan ilgiyi artırdı” diyen Yasin, kısa süre içerisinde yerel pazarda tanınan bir isim haline geldi.
Yasin’in pazara sunduğu ürünler arasında domates, biber, salatalık gibi taze sebzelerin yanı sıra, çeşitli otlar ve meyveler de yer alıyordu. Gittikçe büyüyen müşteri portföyü, Yasin’in çabalarının ve doğaya olan bağlılığının birer kanıtıydı. Yasin, ayrıca sosyal medya hesapları üzerinden de ürünlerini tanıtmaya başladı. Paylaştığı içerikler, hem sağlıklı yaşam konusundaki bilgilendirici paylaşımlar hem de tarım süreçleri hakkında bilgilerle doluydu. Bu durum, markasının bilinirliğini artırdı ve müşterileriyle olan bağını kuvvetlendirdi.
Yasin’in hikayesi, birçok insana ilham kaynağı olmaya başladı. Masa başı işlerde kaynaklar tükendiğinde, doğanın sunduğu imkanları keşfetmek, belki de yeniden hayata tutunmanın anahtarıydı. Organik tarımın sadece bireysel sağlığa değil, aynı zamanda ekonomiye de katkı sağladığı gerçeğini ortaya koyan Yasin, çalışmalarının sonunda tarımsal kalkınmanın örnek teşkil edeceğini düşünüyor. Bugün hem kendisi hem de çevresindekiler için umut olan Yasin, ‘Doğa her zaman bizi beslemekle kalmaz, aynı zamanda ruhumuzu da yeniden canlandırır’ diyerek bu yeni yaşamının keyfini çıkarıyor.
Yasin, artık bir köy girişimcisi olarak, hem doğanın sunduğu güzellikleri yaşıyor, hem de bu süreçte güzel hikayeler yazıyor. Geleceğin tarımında daha fazla organik ürün sunmayı planlayan Yasin, doğanın sunduğu bu zenginliklerin herkesle paylaşılması gerektiğine inanıyor. Yasin’in hikayesi, her birimizin doğa ile ne kadar iç içe olabileceğimizin bir örneği olarak, insanlara ilham vermeye devam edecek.